Tarih FM — Totaritarizm ve Otoriteryanizm
Merhaba tarih sevenler, Bu bültenimizde podcastte anlattığım totaliterizm ve otoriterizm kavramları hakkında konuşacağız.
🎙️ Yazının podcasti için tarih fm podcast linkinden yararlanabilirsiniz.
Bültende neler var?
totalitarizm
otoriterizm
Görüşmen üzere,
Ferdi
öncelikle totatalitarizm kavramına göz atıp otoriterleşmeden bahsetmek istiyorum.
totalitarizm kavramına öncelikle wikipediden başlayalım.
totalitarizm
🎙️ totalitarizm, tüm yetkilerin merkezîleştirildiği, devlete mutlak itaat beklenen, diktatöryel yönetim. sözcük sıfat hâlinde totaliter olarak kullanılır. totaliter egemenlik olarak da bilinir. totalitarizmde bireysel özgürlüklere izin verilmez ve bireyin yaşamının tüm alanları devlet kontrolüne bırakılır.
türkçeye fransızcadan geçen sözcüğün kökeni latince “totus” (tüm, bütün) sözcüğüdür. sözcük İtalyan diktatör benito nussolini tarafından, 1920'lerde, faşist İtalyan yönetimini tanımlamak için “totalitario” olarak oluşturulmuştur. kendisi kavramı, “devlet içindeki herkes, devlet dışındaki hiçbir kimse, devlete karşı olan hiçbir kimse” şeklinde açıklamıştır.
İlk olarak mussolini tarafından kullanılmıştır.
ileride podcast bölümlerinde daha ayrıntılı anlatacağımı söyleyerek otoriteryanizm yani otoriterizm kavramına biraz bakalım.
yine wikipediden bakacak olursak..
otoriterizm
otoriteryanizm, siyaset üzerinde otokratik bir pozisyondur. otorite ve bu otoritenin idaresine yönelik itaat ile nitelenen bir sosyal organizasyon biçimidir. bireysel özgürlük karşıtıdır ve mutlak itaate dayanır.
freedom house’un yıllık dünya özgürlüğü raporunda angola,azerbaycan ve bahreyn ilk üç sırada yayınlanırken Türkiye’den de “Rekabetçi otoriter rejim” olarak bahsedilmektedir.
tarihsel arka plan
🎙️ ı. dünya savaşından sonra rusya, almanya, ve italya’daki politik karışıklıklar ardında diktatörlük adı verilen kavramı doğurdu. almanya’ya imzalatılan versay antlaşması gibi çok ağır bir antlaşma, italya’ya dünya savaşına katılması durumunda vaat edilen yerlerin verilmemesi, rusya’da savaş devam ederken gerçekleşen bolşevik ihtilali gibi olaylar savaştan sonra dünyada nasıl değişimler olacağını fısıldar gibiydi. kurulan sistemi genel manada diktatörlük olarak tanımlasak da bunun yanında totaliterlik ve otoriterlik kavramları üzerinde duracağız.
totaliter kavramı latincede ‘bütünle ilgili” anlamına geliyor. tabiki kavramı fransız ihtilaline kadar getirip bizi ilgilendiren kısmına geçeceğiz.
totalitarizm, özel hayat da dahil olmak üzere toplumsal hayat ve kamusal bütün yönlerinin, geleceğine yön vermek isteyen güçlü liderlerin emrindeki devlet aygıtı tarafından kontrol edildiği yönetim anlayışıdır. yani totalitarizm tek bir düşünsel yapı içinde toplum kurmak, tek amaca tek bir otorite altında ulaşmak için organize olmuş siyasi düzene verilen isimdir.
totaliter kavramının sıcaklaşmaya başlaması ı. dünya savaşı’ndan sonra savaş şartlarının neredeyse tüm avrupada oluşturduğu sosyo-ekonomik iklim dolayısıyla olmuştur. bu kavram öncelikle italyan teorisyenler tarafından kullanılmaya başlamasıyla birlikte avrupa devletleri ve sonrasında dünyada popüler olarak kullanılmaya başladı. totaliterizm kavramı yalnızca sağ ideologlar tarafından değil sscb lideri stalin tarafından da kullanılmakta.
karl popper, totalitarizm kavramının tüm batı tarihi boyunca var olduğunu ve temel çıkış noktasının da platon’un düşüncelerinde bulunduğunu söyler. platon’un cumhuriyetinde tartışılan ütopik toplum da bu yöndedir. popper’e göre, geçmişteki totalitarizm ile modern totalitarizm arasında tek fark vardır. modern totalitarizm halka inebilir. aslında popper, totalitarizm kavramının yöneten-yönetilen ilişkilerinin olduğu tüm toplumlarda totalitarzizm kavramının olabileceğini belirtmektedir.
sosyal sistemin bir parçası olan totalitarizm,en temel özelliği, bireysel yaşam dahil olmak üzere, tüm sosyal alanlar üzerinde katı ve sürekli bir kontrol sağlama eğiliminde olmasıdır. rejimi destekleyenlerin iyi, karşı olanların kötü olarak kategorize edildiği ilahi bir söylemle, bireyler üzerinde aşırı bir kontrol hırsı taşıtan totalitarizm, otoriterizm ve diktatörlükle bağlantılıdır.
totaliter rejimlerde en önemli unsur, karizmatik ve güçlü birlider ve iktidar tekelidir. yasama ve yürütme bu güçlü liderde toplanmıştır. liderin egemenlik sınırları yoktur. aslında parlamento gibi demokrasi unsuru olduğu halde tek bir güç hegemonyasındaki hükümeti hiç bir güç denetlenemez.
totaliterizmin bir diğer özelliği, dayandığı kitleyi sürekli motive edebilecek milliyetçi, toplumsal bir demagojiyle beslenen ideolojiye sahip tek partinin mutlak iktidarıdır. liderin ve partinin dogmaları kesinlikle eleştirilemez, farklı siyasi hareketlere yaşama yaşsı bırakmaz.
otoriterizm, genel olarak tek parti ya da faşizm gibi güçlü bütüncül düşüncelere dayanmayan karizmatik lider ya da bir kesimin diktatörlüğüyle birlikte değerlendirilir. böyle değerlendirirsek, çok partili siyasal düzenlerde otoriterizmden bahsedilemez diyebilir. ama burası bizi yanıltabilir. demokrasiyle eş anlamlı düşünülen çok partili rejimlerde de otoriterizm hayat bulabilir. hatta bu durum sık rastlanılan bir gerçektir.
otoriterizm, siyasi alanlar dışındaki serbestliğe göz yumup, siyasal muhalefete karşı olan tek bir partinin ya da liderin sınırsız iktidarıdır. bu tür rejimlerde iktidar, bir oligarşik kadronun kontrolündedir.
otoriterizm, demokrasinin aksine diktatörlük ve geleneksel bir yönetim teorisidir. totaliter sistemler gibi çok gelişmiş bir ideolojik arka plana sahip olduklarını söyleyemeyiz. bu tür rejimlerde otoriter liderler güçlerini keyfi olarak kullanır ve kendilerini mevcut yasaların üzerinde görürler.
modern dönemlerde genellikle baskın ve tek partiler aracılığı ile ekonomi, medya ve eğitim gibi toplumu etkileyen kilit kesimleri kontrol etme eğiliminde olurlar.
otoriter rejimlerin tasnifinde iki ana kıstas ön plana çıkar. bunlardan birincisi coğulculuğa tahammül seviyesi, ikincisi toplumsal hareketliliğe getirilen sınırlardır. bu bağamda iki tip otoriter lider karşımıza çıkar. birincisi liberal otoriter rejimdir. bu rejimde sınırlı da olsa vatandaşların ya da değişik sosyal sınıfların görüşlerine başvurulur ya da onlara sınırlı hak ve özgürlük sağlanır. ancak bu rejim türünde bu haklar, halk tarafından değil, yönetici seçkinler tarafından belirlenir. ikincisi, radikal otoriter rejimdir. bu rejimde otorite güce dayanır ve kesinlikle sivil toplum hareketlerine izin yoktur.
özetleyecek olursak..
her iki yönetim şeklinde de belli güç odakları tarafından yönetim zorla ele geçirilir. ancak totalitarizmde yönetim erki güçlü bir propaganda ile halkı kendi tarafına çekmeye çalışır. bunda da özellikle karizmatik lider ön plana çıkar. bunun için de liderin halk üzerindeki karizması sürekli olarak güçlendirilmeye çalışılır. bu durumu güçlendirmek için dini bazı sembollerle liderle halk arasındaki bağ arttırılır.
otoriterizmde ise, liderle toplum arasındaki bağ çok kuvvetli olamayabilir. lider daha çok oluşturduğu korku ve ödüllendirmelerle kendisine bağlı kitle oluşturulur.
totalitarizmde iktidarı gasp eden tek parti ya da onun kontrolündeki sivil toplum dışında hareketlere tahammül edilmez, izin verilmez. otoriterizmde ise, çoğunluğa ve sivil toplum kuruluşlarına sınırlı da olsa izin verilir.
totaliter rejimde, ideoloji ön plandadır. çünkü ideoloji ile kitleler mobilize edilir ve meşruiyet kaynağı sağlanmış olur. otoriterizmde ise belli bir ideoloji yoktur. toplumun yönlendirilmesi milliyetçilik ya da din gibi genel kabuller ile gerçekleştirilir.